Öncelikle milli takımın başında milli bir teknik direktör olmadığı sürece hem ruhen, hem bedenen hemde dinsel bir hissiyat gereği ülkeler arası bir ligde başarı beklemek doğru değildir. Bu bir ülke içinde x bir takımın başında teknik direktör olsa kabul edilebilirdir. Lakin ülke milli takımının başına yabancı bir teknik direktör seçmek milli ve doğru bir davranış değildi. Bu kararı alan kişilerin kendilerini sorgulaması gerekir. Üstünede bu kararı alanlar bu kararı alırken biz Türk milleti olarakda buna gereken tepkiyi vermemekte bizim suçumuzdu.
Portekiz güçlü bir takım. Yıldızları olan bir takım ve bir çok çocuğun, gencin ve neredeyse bütün yaş kategorilerinin izlemekten keyif aldığı Cristiano Ronaldo'su olan bir takım. Bu takıma karşı ilk 11 deki isimlerin tercihinde ne kadar hata varsa, oyuna sonradan alınan ve oyundan alınmayan ruhsuz oyuncular oyunun kaderini belirledi. Kırılma anı yaşayacağımız bir penaltı pozisyonunda La Liga'da top oynayan Enes Ünal kendinden emin bir şekilde penaltıyı takımımıza kazandırdı. Penaltıyı Enes'in atmasını herkes beklerken Burak Yılmaz penaltıyı kaçırdı. Türkiye Süper Liginde 1. olan takımdan (Trabzonspor) bir kaç oyuncu ile maçı kazanabileceğini düşünen Stefan Kuntz oyuna geç müdahalesi ile herkesi şaşırttı.
Burak Yılmaz'ın 1 gol atması dahi tepkileri tolere edemez iken ülke genelinde en fazla tepkiyi alan oyuncuların başında yer aldı. 3-1 lik skor ile Dünya Kupasına gitme biletimizide bu skor ile yaktık.
Milli takıma yeni bir ruh, yeni bir milli teknik direktör ve yeni isimleri öne çıkarmak gerek. Emekli modunda ki oyuncular artık kenara çekilmeli. Öteki türlü sürekli gelecekte daha güzel olacağız demekten başka bir kazanım elde edilmeyecektir.