Çağın vebası olarak adlandırılan ve nitelendirilen bu veba, insanlık adına bir çok şeyi çağrıştırıyor. Tabi biz bu konuda çok da bilgi sahibi değiliz,doktor değiliz, analist değiliz ama gördüklerimizle karşılaştıklarımızla düşündüklerimizle kritik yapabiliriz diye düşünüyorum.Bakalım ortaya ne çıkacak. Bu virüsün bir rastlantı olmadığı, tesadüfi gelen bir şey olmadığı, öyle durduk yerde hop diye amaçsız çıkan bir olgu değildir. Mutlaka bir yerden geldiği, bir amaçla geldiği, bir mesaj vermek üzere geldiği tamamlanması gereken, yapılması gereken, düzelmesi gereken, eksilmesi gereken insanlık için görevlendirilen esrarengiz, görünmeyen ama en etkili silahtan daha etkili ve en öğüt verici nasihatten daha fazla öğüt veren bir olgu olarak görünüyor. Tabi bütün bu nitelendirmeler Yaradanın öğüt, nasihat ve emirlerinin önüne geçemez. Benim söylemek istediğim beşeri alemde yapılan nasihatlerden bahsediyorum. Nereye yorumlanırsa yorumlansın, hikmetlerle dolu bir süreç yaşıyoruz. Nasıl davranmalı, nasıl algılamalı veya nasıl anlamalıyız. Nasıl davranılmalı sorusuna cevap aranmalı. Yapacak şey, tedbirini alacaksın, vebadan sakınacaksın, vebanın olduğu yerden uzaklaşacak veya olduğu yere girmeyeceksin. Bütün bunları yaptıktan sonra tevekkül edeceksin. Her nefis ölümü tadacağına göre; ölümden kaçış olmaz ama buda demek değildir ki madem ölüm var, yapacak bir şey yok. Tedbir mutlaka alınmalı ve alınacak tedbir de ibadet sayılır.
Algılanması veya anlaşılması kolay bir olay değil. Ancak, yaptıklarımızın veya yapacaklarımızın bir değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu vebanın önlenmesi için alınan bir takım tedbirlerden anladığımız; başta temizlik, ahlak, insani ilişkiler, komşuluk, akrabalık, ibadet, inanmak, Allah'ın yap dediklerini yapmak, yapma dediklerinden yani nehy ettiklerinden uzaklaşmak, hatta yapmamak. Bunları yaparken veya uygularken hesabımıza geleni yapıp, hesabımıza gelmeyeni yapmamak gibi bir lüksümüz yok. Çünkü Rabbimizin emirleri kesin ve net emirlerdir, mutlaka yapılması ve yapılmaması gerekir. Emir tek yerden gelir yöneteni tektir. Manevi olguların algılanarak uygulanması kısacası islami bir yaşam tarzı olarak algılanmalı. Çünkü İslami yaşamın içinde bu olgularla beraber bir sürü emir ve yasaklar vardır. İnsanlığın dünyevi ve ölüm sonrası menfaatine olan bir yaşam tarzıdır ve bunun mutlaka olmazsa olmaz yaşantı tarzı olmalıdır. Dolayısı ile bir takım tedbirlerin alınması yanında tevekkülden sonra gidilecek yerin belli olduğu, yaradanımıza sığınarak önümüzdeki yaşanacak günlere bakmamız gerekiyor. Bir şekilde hayat devam edecek.Eğer Rabbimiz bize yaşama devam edin derse bizde artık kendimizi İslami bir çerçeve içerisinde nesillerimize örnek olacak bir yaşantı tarzı bırakabilecek bir yaşam ile devam etmemiz gerekiyor.Rabbimizin bize yaşam tarzımızı kitabında belirtmiş. Tabi biz bunun ne kadarını uyguluyor ne kadarını yapıyoruz muamma ama tam bir İslami yaşammıdır? Allah bilir ama sanki bir sürü eksiklerimiz var gibi.Bu eksikleri görüp düzeltmemiz elzemdir ve de düzeltmemiz gerekiyor.Yardımlaşmanın, aramanın, sormanın, ilgi, alaka, büyüğe saygı, küçüğe sevgi, merhamet, aile içi yaşam, giyim kuşam, islami eğitim, yeni doğanından, olgunlaşan insanına kadar her bireyin sorumluluğu var. Çocuğun eğitimi, gençlik dönemindeki İslama bağlılığı, evlilik, hayata atılma, nesil yetiştirme gibi ve buna benzer bir sürü sorumluluklarımız var. Netice itibarı İle hayatın süresi belli olmamakla beraber yani bebek doğar doğmazda ölebiliyor. Yüz yaşına kadar da yaşayıp ölüyor. Yani yaşam zamanı belli değil. İnsan önemli olan dünyada işlediklerinden sorumlu olup olmaması ama bir gerçek var ki, sorumluyuz işte. Bu sorumluluklardan kurtulmak ve ölümden sonra inşallah cennet nimetlerinden faydalanmak gerekir. Zaten yaşlılarımızın zaman zaman anlattıkları, gözümü açıp kapatana kadar hayat bitti hiçbir şey anlayamadım, sanki bir pişmanlıkla gelinen noktaya itiraz eder gibi bir tavır takınır ama maalesef giden geri gelmiyor... Gidip geri gelen sadece Allah'ın rızasına uygun olan yaşantındır. Yani dünya'da yaptıklarının karşılığını ahirette görmek. İslam şartı ve iman şartını tam manasıyla uyguladığında hakikaten ölüm kadın için gelinlik giymek kadar erkek için damatlık giymek kadar insana haz verecektir. Tabi bunların ortak adı kefendir. Madem bütün bunları biliyoruz niye kendimize çeki düzen vermiyoruz? Niye neslimizi islami çerçeve içerisinde yetiştirmiyoruz? Niye bir İslami yaşantıyı tercih etmiyoruz?
Yarabbi bizlere akıl fikir izan nasip eyle, önümüzde ebedi cennet saadeti var iken, ebedi rahatlık var iken, Allah ın merhameti mağfireti bağışlayıcılığı var iken, Peygamber efendimizin şefaati var iken, bu kısacık hayata bu kadar asılmanın bir anlamı yok.
Evet hayatı idame etmek için mutlaka çalışmak gerekiyor ve yaşamamız gerek. Bize biçilen ecel dairesinde pısırık,tembel,banane beni ilgilendirmez, ne hali varsa görsün, helali haramı gözetlemeden,her koyun bacağından asılır söyleyip kendini soyutlamadan Allah'ın emir ve yasaklarını uygulayarak ama haddini aşmadan kuralları göz ardı etmeden İslami bir çerçeve içerisinde hayatı sürdürmek gerekiyor.Ne yazık ki, ne zaman başımıza bir musibet bela ve olumsuzluk gelirse hemen ahkam kesmeye, kılıf aramaya başlıyoruz. Bunları kendi aramızda tahsis etmemiz gerekiyor. Çokta takva boyutuna girerek mesuliyet almamak gerekir, o iş alimlerin öğrendikleri ile bize anlattıkları ile olur. Biz bu dünyayı sarsan veba sonrası kendi çevremizde ne yapmamız gerektiğini konuşalım. İnşallah bu vebayı bütün insanlık atlatacaktır ama kim ne kadar etkilenir, ne olur, ne biter bilemeyiz. Kim gider, kim kalır Allah bilir ama veba sonrası buradaysak dünyamız artık eski dünya olmayacağa benziyor.
Evet son yüzyıla teknolojisi ile yaptıklarıyla damga vuran Siyonistler, Emperyalistler, sömürgeciler, kan emiciler, din düşmanları, kendini dev aynasında görenler, hükümranlık sürenler, kendini hükümdar görenler, velhasıl İslami olmayan bütün şer güçler pert olmaya aday. Her ne kadar zalimseler bile, içlerindeki masumlar içlerindeki mazlumlara yazık ama Allahtan gelen bir sınav. Ondan gelen sabır testi amenna ve seddekna.Teknolojiden sağlığa, tarımdan üretime,okuldan camiye, sokaktan eve kadar hayatın olduğu her alan resetlenecek gibi duruyor. Günümüzde doğru bilinip uygulanmakta olan bütün yanlışlar artık çok konuşulacak. Çözüm aramak için büyük bir arayışa girilecektir tabi. Bunların hepsi ile ilgilenilecek birileri olacak. Uzmanlık alanları olanlar, akademisyenler, doktorlar,din adamları,araştırmacılar, devlet büyükleri bütün bunlarla ilgilenecekler. Rabbim İslam üzere hizmet edeceklere kolaylıklar sabırlar ve başarılar nasip eylesin. İnşallah.bir sonraki yazım DÖNERDERE VE EMEK'DE SPOR olacaktır.Hoşca Kalın.