Abdullah GENEL


Dönerdere ve Emek'te Spor


     Spor, Dönerdere Köyü ve Emek Köyü’nün vazgeçilmezleri idi. Kaynaşmanın, arkadaşlığın, yardımlaşmanın, sosyal ortam oluşturmanın, stres atmanın, eğlenmenin en büyük birleştirici unsuru idi. Spor denilince, akla ilk gelen sizin de tahmin edeceğiniz gibi futboldur ama köylerimizde futbolun yanında diğer spor branşlarından olan Voleybol, Güreş, Boks barfiks gibi branşlarda vardı zaten. Günlerimiz hemen hemen her gün spor yapıyor gibi geçiyordu. Sürekli tarlalarda çalışmak ev işleri vs. vucüt sürekli hareket halinde idi. Ama gençler bunu daha da sosyalleştirmek ve aralarında tatlı rekabetler oluşturmak için göstermelik de olsa kendi aralarında müsabaka düzenleyerek günlerini bir sosyal donatı ile taçlandırıyordu.


     Bu yazımda isim zikretmek istemiyorum çünkü köyün her bir ferdi ayrı bir özveri, ayrı bir gayret, farklı bir çaba gösteriyordu ve bunlar arasında ayrım olur hesabıyla isim zikretmeyeceğim. Boş kalınan zamanlarda mandıra önünde yapılan barfiks direği gençlerin hatta bazı yaşlıların da dahil olduğu ve bu günün profesyonel jimnastikçilerine taş çıkartacak kapasitede olağan üstü hareketler yapıldığını söyleyebilirim. Lisede bile köyde okuyan öğrencilerden 19 Mayıs kutlamalarına bayağı bir katılım olurdu. Barfiks çalışmaları bayağı bir yol almış ve bunun yanında boks sporu bayağı ilerleyen diğer bir spor dalı olmuştu köyümüzde. Köyde salon kurularak (ıssız evlerden biri) bu spor faaliyetleri bu yerde yapılıyordu. Bu spora ayrı bir ilgi duyuluyordu.


     Gençlerin kalabalık olması nedeni ile her dalda faaliyet gösterecek kişi buluna biliyordu. Dolayısı ile boks sporu da bayağı çekişmelere sahne oluyordu tabi. O günün şartlarında profosyonel sporcu olunamıyor idiyse de profosyonel mertebesinde çalışmalar oluyordu köyde. Güreş sporunun da sevilmesi ile muhabbetin artması bir o kadar arttı. Akrabalar arası rekabet, komşular arası rekabet, sürpriz yenilgi ve galibiyetler tartışmalar, galibiyet istekleri, yenilmenin reddedildiği bir sürü tartışmaların yaşandığı bir spor idi. Zaman zaman gövde gösterilerine de tanık oluyorduk. Bu öyle bir aşamaya vardıki; müsabaka yapar pozisyona geldindi köyde. Güreş minderlerinin oluşturulduğu bile olmuştur, çünkü iş büyük bir rekabet durumuna geldi. Dedeler, babalar, amcalar bile bu faaliyete karışır oldular. Nüfus kalabalık, insanlar muhabbet istiyor, neşe istiyor ve başarmışlardı da. Müsabakalar sırasındaki bütün elektriklenmeler o sırada başlar ve orada kalırdı ve hiçbir zaman komşuluk, akrabalık ilişkileri ile bağlanmaz, aralarında hiçbir husumet veya kırgınlık olmazdı. Bütün bunlar belli bir organizasyon ile olurdu, kimse kendi başına buyruk değil ve mutlaka danışılarak, tartışarak istişare ederek, işin gerekliliğine göre bu işler organize edilirdi.


     Dönerdere ve Emek denildi mi; düzenin, tertibin, disiplinin, bağdaşmanın beraber olmanın ismi idiler. Göçten sonra başladıkları tüm işler ilk olmasına rağmen, bütün işlerinde başarılarını tek tek hayata geçirmişler ve bütününde de başarılı olmuşlardır. Birlikten güç doğar ilkesi bizim burada hayat buldu. Bütün bu faaliyetlerin ve göçün ilk yılları olmasına rağmen çekilen sıkıntılar köydeki işlerin yoğunluğu arasında henüz etraf köyleri bile tam manasıyla bile tanıma fırsatı bulamamışken, her konuda olduğu gibi sporda da kendilerinden söz ettirdiler. Az önce yazdıklarımız köy içinde amatörce ama profesyonel seviyesinde yapılan etkinliklerdi.

  
     Şimdi futboldan bahsedelim. Malumunuz futbol, dünyada nasıl revaç da ise köyde de ilgi görüyor ve bölgede çok konuşulan yapılan bir spor dalıydı. Hele hele bizim vazgeçilmezimizden biri.. Gelinen yıllarda hemen işe başlanılmış DÖNERDERE SPOR resmi olmasa bile namından dolayı nerede ise bir lig takımı kadar ilgi görüyordu. Emek Spor işi daha ileri getirerek amatör futbol takımı kurdu ve amatör liglerde mücadele etti ama sıkıntı buradaki yalnızlığımız futbolda da bizi geride bıraktı. Emek Spor’un futbolcuları Dönerdere ve Emek köylerinden oluşuyordu. Birkaç seneden sonra onlarda işi bıraktı. Ekonomik sıkıntılar ve geri göçten dolayı gençlerin azalmasından bu olayda buşekilde bitti.

  
     Gelelim Dönerdere futboluna. Köydeki futbol takımı hazır. Köyler arası karşılaşmalar başlamış tabi. Karadenizli hele hele Trabzonlu olmak demek, futbol oynamak demektir. Genç nüfusun kalabalık olması futbola ilgiyi artırıyordu ve yeni etraf köylerle ilişki kuruluyordu. Tabi ilişkiler geliştikçe ilk akla gelen müsabakaların yapılması köyün o anlamda yani futbolda alt yapısı hazır etraf köylerle her yapılan müsabaka bir o kadar konuşuluyor ve maç yapma davetleri artıyordu. O dönemlerde Özalp Saray askeriyeleri Özalp Petrol Spor, Gargalı ve birçok takım Özalp kaymakamlığının düzenlediği kaymakamlık turnuvaları ile bayağı bir maç trafiğine maruz kalınıyordu. Zaten Trabzon’dan gelir gelmez kulüp kurulmuş, takım oluşturulmuş, antrenmanlar tam bir takım ruhuyla ve ahlakıyla her şey yerli yerine oturtulmuştu. Uzungöl’den gelen futbol aşkı içlerine sinmiş ama kısa sürede ayyuka çıkmıştı. Bu işi disiplinize etmiş ve bunu bir metod oluşturarak düzenli bir hale getirdiler. Bunda da başarılı oldular.


Köyde alışık olmadıkları işlerin yanı sıra yeni yeni öğrendikleri bir takım işlerin arasına bu kadar faaliyetlerin arasında futbolu sığdırmak gerçekten özveri, birlik, beraberlik, emek isteyen bir iştir ama öyle bir düzen kurulmuş ki, bunların hiçbiri sıkıntı vermiyor, yorgunluk vermiyor, bitkinlik vermiyordu.. Aksine gençler kamçılanıyor, kendilerini hem köy içerisinde, hem ilçede hem de VAN’da, hatta bölgede ispat etme gayretleri vardı. Bunu söylediğimiz gibi saygı, sevgi ve disiplin içerisinde başardılar. Bütün bunları yaparken mutlaka bunun parasal bir bedeli oluyordu. Forma yapımı, kaleci eldiveni, krampon, saha çizgisi, kale yapımı vs. Bunların hepsi birer emek, birer masraftı. Bunların giderilmesi için beraber çalışma, beraber birtakım faaliyetler oluşturularak finansman gerçekleştiriliyordu. Şimdiki zaman gibi hazır olan bir şey yok ve herhangi bir yerden yardım gelmiyor, destek veren kimse de yoktu. Hele top oynamak için kimse kılını kıpırdatmıyordu ama gençler bu işin üstesinden geldiler. Formalar bile alınan yarım kol üzerine seçilen MAVİ-BEYAZ renkler motiflenerek oluşturuluyordu ama zamanın yine en gözde takımı görüntüsü vardı. Şimdilerde harman yeri olarak kullanılan meydanda standartlara uygun nizami bir saha oluşturuldu. Kale direkleri eski su borularından ama nizami ölçülerde yapılmıştı. Kireçle her maç öncesi çizilir, tam bir profesyonel görünüm verilirdi.


Hemen hemen her hafta mutlaka bir karşılaşma yapılır ve seyircisi de azımsanmayacak kadar fazla olurdu. Zaman zaman Emek Sporla entegreli olarak ya takım oluşturulur ya da karşılıklı futbolcu oynatma beraberliği olurdu. Bazen de iki rakip, takım olarak karşılaşmalarımız olurdu aramızda herhangi bir olumsuzluk yaşandığını bilmiyorum. Gizli bir rekabetin olduğu belli; TEK MİLLET İKİ TAKIM. Her ikisi de kendini ispat etme gayretinde idi. Zaman zaman Dönerdere veya Emek daha çok konuşulurdu ama bir gerçek vardı ki Özalp’ta hatta Van’da, ya Dönerdere ya da Emek ön plana çıkardı. Az önce bahsettiğimiz gibi Emek Spor resmi kulüp kurarak amatör klasmanına katıldı. 1965 yılından 2000 li yıllara kadar kurulan takımın ve oluşturulan disiplinli takımın mağlubiyet sayısı pek azdır. Futbol takımının aracı ya Şakar’ın arabası emektar, ya kooperatifin kamyoneti veya bazen de kiralık araçlar olurdu..  


     Gençlerin ayrıca voleybol takımı vardı. Mandıranın bitişiğinde nizami bir voleybol sahası vardı ve voleybolu da diğer branşlar da olduğu gibi başarılarla dolu bir grafik vardı. Gerçekten de bu oyun türü de çok harika oynanırdı. Köye gelen öğretmenler bay-bayan oyuna katılırdı. İş haricinde futbol sahası dolu, voleybol sahası dolu ve her taraf cıvıl cıvıl olurdu. Çocuklar, yani bizler, gençler oynarken öyle hop diye sahaya girmek cesaret isterdi. Hemen kale arkasına top toplamaya, kale arkasına gelen topları almak için birbirimizle yarışırdık. Orada olmak bizlere ayrı bir zevk verirdi. Hele hele yeni yeni olgun genç sınıfına geçip sahada top oynamak ayrı bir zevk, ayrı bir mutluluk yaşatırdı bize. Kışın ağır dönemlerinde 1-1.5 m yükseklikte ker yağar, saha kapanırdı. Kışın o sıkıntılı dönemlerinde futbolsuz olmazdı. Sahaya çıkılır ve sahanın her tarafı aynı şekilde ayakla basılarak düz bir zemin haline gelmesi sağlanırdı. Dizlere kadar pantolon buz tutar, lastiklerimiz donardı. Zaten yılın altı ayı kar altında olurdu ama gençliğin verdiği cesaretle bu işin üstesinden gelinirdi. Biz genelde plastik topla kendimizi avuturduk ve top da patladıysa eyvah eyvah. Yumurta kadar büyüklüğünde topla 3-5 sene top oynadığımızı bilirim ama neşe, zevk, tatlılık hiç eksik olmazdı. Bütün bunları yaşamak bu dönemde o günlere özlemimizi artırıyor, o zamanki sadelik, sevecenlik, birlik, beraberlik, dayanışma hatırlandıkça ah çekiliyor ama elden bir şey gelmez ve gidende geri gelmiyor.

   Umarım bu yazımda geçmişe bakarak geleceğe ışık tutar ama şimdilerde şehir’e göçlerden sonra bu faaliyetlerin hemen hemen hepsi yok oldu gibi bir şey. Şehirde halı saha furyası onun dışında da bir şey yok. Pek de tad verdiğini sanmıyorum ama hiç yoktan iyidir. Kalın sağlıcakla. Başka bir yazımda görüşmek üzere HOŞCA KALIN……    

  • BIST 100

    10247,8%-0,86
  • DOLAR

    32,29% 0,15
  • EURO

    34,67% 0,29
  • GRAM ALTIN

    2395,72% 0,11
  • Ç. ALTIN

    3892,73% 0,00
  • Perşembe 18.8 ° / 11.6 ° Güneşli
  • Cuma 16.5 ° / 12 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 21 ° / 12.3 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı

Trabzon

09.05.2024

  • İMSAK 03:19
  • GÜNEŞ 05:02
  • ÖĞLE 12:23
  • İKİNDİ 16:16
  • AKŞAM 19:33
  • YATSI 21:09